SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

EDEB BAHSİ

<< 4816 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا مُسَدَّدٌ حَدَّثَنَا بِشْرٌ يَعْنِي ابْنَ الْمُفَضَّلِ حَدَّثَنَا عَبْدُ الرَّحْمَنِ بْنُ إِسْحَقَ عَنْ سَعِيدٍ الْمَقْبُرِيِّ عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ عَنْ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي هَذِهِ الْقِصَّةِ قَالَ وَإِرْشَادُ السَّبِيلِ

 

Ebu Hureyre (r.a.), şu (bir önceki 4815. hadiste söz konusu edilen) hâdiseye ilaveten Nebi (s.a.v.)'den (şu sözü de) rivayet etmiştir:

 

"(Yolun haklarından biri de yolunu şaşıranlara): yol göstermektir."

 

 

İzah:

Bu hadis-i şerif, mecburiyet hasıl olduğu zaman yolların hakkı olan hizmetler görülmek şartıyla yollarda oturmanın caiz olduğunu, aksi takdirde yollarda oturmanın caiz olmadığını ifâde etmektedir.

 

Hadis-i şerifte yolların hakkı, şöyle sıralanmaktadır:

 

1. Gözü bakılması haram olan şeylerden korumak. Bediüzzaman Said Nursî hazretlerinin de ifade ettiği gibi, mânevi âlemimizden bu dünyaya açılmış pencereler durumunda olan gözler, harama bakmakla kirlenir. Do-layısı ile manevi alemimizle bu dünyamız arasındaki irtibatımıza gölge

 

düşmüş olur.

 

2. Gelip geçenleri rahatsız etmekten sakınmak. Yoldan gelip geçenleri

 

rahatsız etmek, onlara sataşmakla olabileceği gibi, trafiğin geçişini engel­lemek, insanları rahatsız edecek şekilde yüksek sesle konuşmak, yollara kavun, karpuz v.b. kabuğu atmakla da olur.

 

3. Selâm almak: Bilindiği gibi selâm vermek sünnettir. Selam almak ise farzdır.

 

Her ne kadar genelde farzı işlemek sünneti işlemekten faziletli ise de bu mevzuda sünneti işlemek farzı işlemeten daha faziletlidir.

 

Aynı zamanda selamı almayan, üzerine düşen bir farz görevini yerine getirmemiş olur. Dolayisıyle bir farz görevini terk etmenin vebalini yük­lenir.

 

4. İyiliğe çağırıp kötülükten sakındırmaktır.

 

Yola oturan bir kimse yolun hakkını verebilmek için mutlaka orada bu görevi yapmakla* mükelleftir. Ulema: "İçinizden iyiliğe çağıran, kötü­lükten sakındıran bir ceaat bulunsun."[Al-i imran 104] âyet-i kerimesine dayanarak emr-i bilmaruf, nehy-i anilmünker görevini yerine getirmenin farz-i kifaye olduğunu söylemişlerdir.[Gazzali, İhya, 1,303.]

 

Tirmizi'nin Ebu Huzeyfe (r.a.)'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte ifa­de edildiğine göre, Resul-i Zîşan efendimiz şöyle buyurmuşlardır: "Al­lah'a yemin ederim ki ya iyiliği emredip kötülükten sakındırırsınız, yahut da Allah üzerinize, kendi katından bir azab gönderir de sonra bir daha ettiğiniz dualar kabul edilmez."

 

Bu mevzu ile ilgili kitaplarda açıklandığı üzere, genellikle yollarda karşılaşılan emr-i bilmaruf nehy-i anilmünker konusu teşkil edecek hâdi­seler şunlardır:

 

a. Gelip geçenleri rahatsız edecek şekilde yolları tezgâh, yapı, yük v.s. ile işgal etmek,

 

b. Yol üzerinde hayvan boğazlamak,

 

c. Hayvanlara fazla yük versek. 

 

d. Karpuz, kavun vb. kabuğu atmak,

 

e. Kanalizasyon akıntılarını, pis su kanallarını yola tevcih etmek,

 

5. Yolu şaşırmış olan kimselere, yol göstermek. Nitekim bir hadis-i şe­rifte: "Süt veya gümüş bağışında bulunan, ya da yol gösteren kişiye köle âzad etmiş gibi ecir vardır" buyurulmuştur.[Tirmizî, birr]